Talat ÜLKER
1963 yılında Gümüşhane’de doğdu. İlkokulu Keçikaya köyünde, ortaokulu Kale’de liseyi Gümüşhane lisesinde okumuştur. 1985 yılında Erzurum Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Ed. Bölümünü bitirdi. Muş ve Gümüşhane’de Türk Dili ve Edebiyatı öğretmenliği yaptı. 1992 yılında K.T.Ü.Gümüşhane Meslek Yüksek Okuluna Türk Dili Okutmanı olarak geçti. Yazı hayatını Kurultay, Milliyetçi Hareket gazeteleriyle Ülkü Ocağı dergisindeki yazılarıyla sürdürüyor. Karadeniz Yazarlar Birliği üyesidir.
Talat Ülker kelimelerin sırrına vakıftır. Onları nasıl kullanması gerektiğini çok iyi bilir. İyi bir hatiptir. Her konuda geniş bir bilgi birikimine sahiptir. İnsan onun sohbetlerinde dinlendiğini, huzur bulduğunu hisseder. Şiirlerinde hem hece veznini hem de serbest ölçüyü başarıyla kullanmıştır. Geleneksel şiirlerimizle modern şiirin sentezini yapmıştır. Şiirlerinde aşk, yalnızlık, özlem, gurbet, ayrılık, tasavvuf, şehir, ölüm temalarını işlemiştir.
Kırkıncı Kapı adını taşıyan ilk şiir kitabı 1997 yılında Ötüken yayınları arasında yayınlanmıştır. Harşit’in Hırçın sesi Nihal ATSIZ araştırma kitabını Gümüşhane Belediyesi Kültür Yayınlarından çıkarmıştır. Ayrıca Kar Sesi (Deneme) kitabı vardır. Hışır Osman adlı araştırma ve inceleme kitabı ile Türk Dili Ve Edebiyatı ders kitabı bulunmaktadır.
A GÜLÜM
A gülüm
Düş artığı şafaklarda
Dağlara savrulur külüm
Tül saçları dolaşırken baharın
Eline kan bulaşırken baharın
Gün yanığı sinelere sor beni
Eğer cevap alamazsan vur beni
A gülüm
Benzi soluk kuşluklarda
Dertle mühürlenir dilim
Sükutu sinesine bastığında bülbüller
Seherde çığlık çığlık sustuğunda bülbüller
Kanadı kırık turnalara sor beni
Eğer cevap alamazsan vur beni
A gülüm
Ter kokulu öğlenlerde
Gölgemi sürükler yelim
Hasret ki iplik iplik örüyorsa yolları
Ve hüzün öbek öbek bürüyorsa yolları
Gurbet kokan kınalara sor beni
Eğer cevap alamazsan vur beni
A gülüm
Sığıntı ikindilerde
Gölgeleri okşar elim
Gözlerini kaparsa tüm çiçekler
Karanlığı öperse tüm çiçekler
Yeşil başlı sunalara sor beni
Eğer cevap alamazsan vur beni
A gülüm
Rüzgâr renkli akşamlarda
Geceye benzer ölüm
Çıplak çocuklar gibi üşüyorsa yıldızlar
Ve kayıp birer birer düşüyorsa yıldızlar
Yaşanmamış senelere sor beni
Eğer cevap alamazsan vur beni
A gülüm
Gün yorgunu gecelerde
Düş yurduna varır yolum
Kirpiğine yağmurlar yağıyorsa gecenin
Ve düşlerin avcuna sığıyorsa gecenin
Kucağı boş analara sor beni
Eğer cevap alamazsan vur beni
BU ŞEHRİN
Issız yaylalarda yakılan ateş
Yasını bayrama katar bu şehrin
Kendi gölgesini ısıtmaz güneş
Kuşluğu baharı yutar bu şehrin
Hasretle yakılan kınalar gibi
Kanadı kırılan sunalar gibi
Kundağı boş kalan analar gibi
Gurbet kucağında yatar bu şehrin
Sorusu cevapsız her düşüncenin
Adı hasret konmuş bu işkencenin
Açılmaz ki perdeleri gecenin
Yolu başlamadan biter bu şehrin
Beton mağaralara yenildi bağlar
Sılayı bırakıp göçerken sağlar
Issız mezarlarda ölüler ağlar
Yollar düşlerini satar bu şehrin
Alaca karanlık ışıyan dağlar
Yarama tuz döküp kaşıyan dağlar
Ki göğü omzunda taşıyan dağlar
Gece yollarını tutar bu şehrin
Beton saksısına taş kafesine
Ezgiler bağlanmış çığlık sesine
Özlemle dağlanan ak sinesine
Sevda hançer olur batar bu şehrin
AŞK YEŞİLSİZ BİR BAHAR
Aşk yeşilsiz bir bahardı
Ne gökte yıldız
Ne dalda çiçek vardı
Genişti kanatları turnalarımızın
Geniş olmasına
Lakin göğümüz dardı…
Sen hep uzağın yakınındaydın
Yakının uzağında ben hep
Dokunmak için uzanan ellerimizi ayıran
Görünmez bir duvardı
Soluğumuz
Gecenin dar vakitlerinde
Alıp yüreklerimizi kaf dağına götüren
Ilık bir rüzgârdı
Kışa keserdi baharımız kırgınlıklarda
Şebnemler uman yüreklerimizin
Nasibi kardı
Bu yasaklı dünyada
Sevdamıza düşen bahar
Saksılara sığınmış
Çiçeklerinki kadardı
Aşk, yeşilsiz bir bahardı
Kuşlar ezgisiz
Ve dallar çiçeksiz kalsa da
Yüreklerimiz yardı…