ŞU SAMSUN’UN EVLERİ” KİTABI HAKKINDA

“Sanat So­kağı 220 adım. Sanat Sokağı’ndan geçin. Belki burnu­nu­za geç­mişten ka­lan bir süm­bül kokusu çalınır, bir daldan bir kuş kalkar, dantelâlı per­denin arkasın­dan bir çift göz süzüyor­dur belki de sizi. Burası eski Samsun’dan bir fotoğraftır, bir “an”ı yakalamaktır yalnızca.” (Şu Samsun’un Evleri – R. Baskın. S. 97)

“An”ı yakalamak. Bozulan, yıkılan, zevksizleşen, betonlaşan, tüm güzel duygularından sıyrıla­rak çirkinleşen bir dün­yada “an”ı yakalamak. Eski ama güzel, duygulu, zevkli, yemyeşil, kıp­kırmızı, masmavi, yemye­şil renkler içinde tüm görkemiyle, insancıllığıyla “an”ı yakalamak.

Samsun günden güne betonlar için­de yitip giden görkemli bir güzellik. Yir­mi yıldır bu kentle iç içe, yürek yüreğeyim. Ne yazık ki her yıl, her ay, her gün biraz daha yeşilinden, ma­visinden bir şeyler yitiren bu kent içinde, için için dövünmekten kendimizi alıkoyamı­yo­ruz. Tüm gü­zellik­ler eskiler içinde giz­lenip kalmış sanki. Tüm güzel­likler in­san eli­nin değmediği, ulaşamadığı ses­siz, yalnızlıklar içinde yok olup gitmiş sanki. Kent, ıslak, gri ve çamur gibi vı­cık vıcık bir gökyüzü altında, mavisin­den sıy­rılmış ölü bir denizin biten sev­dasının son kı­rıntılarını yaşa­makta. Her gün biraz daha bi­tik, her gün biraz daha gü­zelliklerin­den uzak…

“An”ı yakalamak mutluluk artık. Güzeller eskide kaldı. Güzeller, eskiyi anımsatan, .geçmişten günümüze ula­şabilmiş tarihi eser­lerde.

Refik Baskının “Şu Samsun’un Evleri” adlı yapıtında da aynı güzellik­lerin günümüze yansıyan mutlu yüzle­rini bulacaksınız.

Kitap ” Barış Gazetesi Yayınları ” arasında çıkmış. Basım yılı 1998. On sekiz say­fası Samsun’la ilgili fo­toğraflar olmak üzere, yüz yirmi sayfa­dan oluş­turulmuş.

Yapıtın yazılış amacı, yazarın deyi­miyle; “Bu kitap bir tarih araş­tırma­sı, bir anı, bir ince­leme, bir öykü de­ğildir. Ama tarih, anı, öykü ve göz­lemlerden oluşan bir karı­şımdır de­nilebilir.”

“Geçmişle şimdiki zaman arasın­da kurulacak köprüye, bir çivi çak­mak, akıp giden zamanın kimi anla­rını dondura­rak, geçmişten izler ya­kalamak, gele­ceği iyi belirle­mek için kökleri­mizi doğru algılamak ve tari­he gönül borcu­muzu öde­mektir.” sözle­riyle açıklanabi­lir.

Gerçekten de kitabın ilk sayfasın­dan itibaren bir anılar yumağı içinde kayboluyorsunuz. Ama istekli, gönül­den bir kayboluş bu. Açılan her kapı yeni bir kapının anahtarını veri­yor size. Merakı­nızı okşuyor, takı­lıp peşinden gidi­yorsunuz. Okuduktan sonra da kendi­nizi bir başka olarak duyumsuyorsunuz. Çünkü bu ko­nuyla ilgili ger­çekleri böylesine derli toplu bir başka kaynakta bulabilme olanağımız yok.

Bilgilerin hepsi belgelere dayalı. Gerçekler ayaklarını yere sağ­lam bası­yor. Kuru değil an­latım. Cümleler kısa, anla­tım akıcı sanat,ve samimi. Üni­versite kürsüsünde anlatılan dersler kadar doyu­rucu, ocakbaşı söyle­şilerinde an­latılanlar kadar merak uyandırıcı ve yalın. Zevk veriyor okuyana.

Ayrıntılar iyi yakalanmış. ” Canım, Samsun’un da neyi varmış anlatıla­cak? Böylesine bir kenti anlatıp da ne olacak? Kim okur böylesine tat­sız, tuzsuz şeyleri? ” diye dü­şü­nülebi­lir. As­lında tüm güzellikler küçücük ayrıntılarda gizli değil midir? Ya­zar, ay­rıntı­lara girdikçe söyleşi­nin rengi deği­şiyor, bal dilli bir halk bilgesinin sizi dereler­den, tepe­lerden aşırarak başka dünyalara götüren sözleriyle dalıp gidi­yorsu­nuz. tadına varıyorsu­nuz.

Betimlemeler harika. Anlatım kimi yerde ta­mamen yerlileşiyor. Bir başka samimiyet geli­yor yazıya. Anılar, fıkra­lar ve gözlemleri içeren notlar, ustalıklı bir konuşma özeniyle yerleşti­rilmiş yazı­lar içine .Her ko­nu değişi­minde yeni şeyler öğren­menin, ilginç bir şeyler keşfetme­nin tadına varıyorsunuz.

Evliya Çelebi’nin anlatımındaki gü­zelliği, kolaylığını ve özellikle basite indir­genmişliğini se­zinledim yazarın söyleminde. Basit­lik deyip de geç­me­yin. Anlaşılma­sı güç yazılar yaz­mak, bir sürü bi­limsel söz kalabalık­ları yumurtlamak kolay da, herkesin ilgisini çekecek de­recede kolay, basit ama amaca uygun, yararlı ve doyum­luk bir şeyler yazmak çok güçtür. Refik Baskın zor olanı ba­şarmış yazılarında. Evliya Çelebi’­nin “Seyahatname” si sa­dece gezilip görü­len yerleri anlatsaydı hiç böylesine ün­lü, böyle­sine ilginç, albenili ve okuna­bilir olabilir miydi? Onu güzel yapan anlatımındaki samimiyet, halk tipi söy­lem ve gezip gördüğü yerler­deki -biraz abartıya varsa da- ilginç olaylar ve ya­şam parça­landır. Aynı tadı, aynı zevki ve­riyor “ŞU SAMSUN’UN EV­LERİ ”

Adı belki içeriğini tam veremeyebilir. Okur ilk bakışta sadece Samsun­’un ev­leriyle karşı kar­şıya kalacağını düşüne­bilir. Aslında yapıt içinde sadece Sam­sun evlerini değil, tari­hiyle, kültürüyle, yaşam biçimiyle, insanıyla ve tüm gü­zellikleriyle Samsun’u bulacak­sınız.

Çok ilginç saptamaları var Refik Baskın’ın Hem geçmişle ilgili, hem de gü­nümüz Sam­sun’uyla ilgili… Örneğin ilk ismi Amisos olan Samsun­’un kuru­luşundan günümüze ka­dar olan serü­ve­nini, geçmişten günümüze uzanan tarihi ka­lıntılarını, Amazonlar hakkın­da tarihi bel­gelere daya­nan bilgileri, Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın kentimiz­le bağlantılı olarak ilginç ama bilinme­yen yönlerini, Kolaylı Neyzen Tevfik’i, Ve­zirköprülü Osmanlı sadra­zam ve ve­zirlerini, yine Vezirköp­rülü bilim adamı Bedret­tin Cö­mert’i, ünlü güreş ilahı Yaşar Doğu vb. gibi ilginç konu­ları, tüm soruların yanıt­lanmış biçimiyle bulacak­sınız bu yapıtta.

Buraya kadar yazdıklarım okudu­ğum bu kitap hakkındaki sa­mimi gö­rüşlerim, duygula­rım. Ama yine de birkac sözle Refik Baskın dostumu eleş­tirmekten ( olumsuzluk içeren yönlerin eleş­ti­risi ) kendimi alamayaca­ğım.

Bir söz vardır; “Fazla alçak gönül­lü olma öyle sanarlar.” Doğru­dur. Ye­rine göre alçak gönüllü olmak olgunluk gereğidir ama emek verilerek, alınteri döküle­rek, geceler, gün­düzler, belki de seneler har­canarak oluşturulan ürün­ler için de -bence- gereksiz alçakgö­nüllülük ifade eden sözler sarf et­mek pek insaflıca olmasa gerek. Yazar, yapı­tına önce­likle kendisi gere­ken değeri biçmeli. Çok beğendiğim bu yapıtın ufak tefek eksik­liklerin­den biri bu ben­ce.

Önsözde: ” Samsun ve çevresinin kültürüne, tarihine, gelenekle­rine iddiasız ve al­çak gönüllü bir bakış…” “Şimdi benim bu köşede aci­zane bir öneri ve çağrım var…” (Sayfa 98)

Ne demek iddiasızlık, ne demek aci­zane öneri? Bunlar koca kitap­tan bir­kaç cümle ama yine de beni çok rahat­sız etti. Öncelikle bu kitapta alınteri ve göz nuru var. Uzun araş­tırmalar, geç­mişle har­manlanmış geniş bir halk kültürü ve geniş bir bilgi birikimi var. Bunlara saygı du­yup değer vermek ge­rek. Böylesine bir uğra­şıyı “iddiasız­lık”, “aciz­lik”,sözleriyle nitelemeye ya­zarın bile hakkı yoktur. “Acizlik”, “id­diasız­lık” sözleri olsa olsa, yaşamı bo­yunca tek bir kitap okumamış, hiç bir düşünsel üretimde bulun­mamış, dün­yaya kendi at gözlükleriyle bakmayı benzersiz bir özellik sayıp kültürüyle değil kaba gücüyle toplum­sal ilişkile­ri­ni dü­zenleyenlerin yaşam görüşleri için söylenebilir.

“Şu Samsun’un Evleri” karanlıklar içinden ışık devşir­mek için yola çıkan­ların yollarını aydınlatacak bir kitap. Refik Baskın dos­tumu ” acizane ” ve ” iddiasızlık ” sözlerini bir yana koya­rak, bu güzel çalışma­sından dolayı kutluyorum.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu