IV: TOPLANTI UZUYOR HABİRE(zekeriya çavuşoğlu)
Ülkemizde makamlara atamalar yapılırken yetenek, bilgi ve deneyim göz ardı edildiği için çoğu kez koltuklar, atanan kişilere birkaç numara büyük gelir.
Önemli not –I-
(!)
Toplantıda sözü edilen olayların gerçek yaşamla hiçbir ilintisi yoktur. Bu yüzden şairin hayal dünyasındaki karmaşanın cûş u hûruşa geldiği bir anda deşilip ortaya dökülüşünün ilginç bir tezahürü olarak algılanılması gerekildiğini ve öküz altında buzağı aranılmaması dileğini tüm cemaate tedbiren ihtar eyleriz.
Ayrıca toplantıya katılan tüm ehl-i zevat takımı ve kılkuyruk fare de tamamen bir hayal mahsulüdür.
Ne katılımcı zevatın, ne de toplantıyı yöneten kılkuyruk farenin gerçek yaşamdaki zevatlarla ve kılkuyruklarla hiçbir bağlantısı yoktur.
İş bu açıklama, ilgili kişileri bilgilendirme amacıyla yapılmıştır, duyurulur…
aldı ozan:
I.
canım sıkılıyor
toplantı uzuyor habire
hava durgun
gün vıcık vıcık
bir gıcık aldı beni
yutkunup duruyorum
gökyüzü domur domur
bulutlar salkım saçak
yağ yağıyor göklerden
bitimsiz sağnak gibi yağ
sanırsın dağ fare olmuş da
bizim kılkuyruk fare dağ
canım sıkılıyor
toplantı uzuyor habire
koltuğuna gömülmüş
fare kılıklı bir adam ve yanında
senelerin yamulttuğu bir madam
esiyor savuruyor
kükrüyor aslan gibi
alkışlar göklere dek
uzanıyor ta arşa
eller etek öpmekten
kalmamak için geri
tümü birden giriyor
amansız bir yarışa
yağ yağıyor göklerden
bitimsiz sağnak gibi yağ
sanırsın dağ fare olmuş da
bizim kılkuyruk fare dağ
inlemekten yer, gök, su
inliyor arz-ı beşer
yedi düvel bir olmuş
geliyor dörder beşer
salon meydan savaşı
ilerliyor dört koldan
en kahraman kılkuyruk
aslanların neferi
ortada yalın kılıç
başlatmıştı seferi
top, tüfek, bombalarla
saldırır malum düşman
vatan, millet, sakarya
derken salon toz duman
ağızlar salya sümük
hayecansa dorukta
okuyup üfleyerek
kurt gibi ünleyerek
kuzuca dinleyerek
kazandık bu zaferi
vallahi bir solukta
canım sıkılıyor
toplantı uzuyor habire
hava durgun
gün vıcık vıcık
bir gıcık aldı beni
yutkunup duruyorum
aldı yağdanlık :
II.
memlekette huzur var
açık yok, açıkta yok
haindir bu milletin
halin kötü diyenler
Türk’e Türk’ten başka dost
var mıdır bu dünyada
senin neyine gerek
yiyenler, yemeyenler
düşünmek serbest ama
konuşmak olmayacak
bal tutan parmağını
tabi ki yalayacak
demokrasi, özgürlük
bol gelir ülkemize
cahil bir milletiz biz
örgüt falan çok erken
ağzım, gözüm var derken
cop yağar tepemize
düşünmek serbest ama
konuşmak olmayacak
bal tutan parmağını
tabi ki yalayacak
Tanrı zeval vermesin
büyükler baş tacımız
sokaklarda bağıran
bu kuru kalabalık
hepsi vatan haini
bozuldu imajımız
düşünmek serbest ama
konuşmak olmayacak
bal tutan parmağını
tabi ki yalayacak
Önemli not –II-
(!)
Yağdanlık taifesi diye adlandırılan bu mahlûkat-ı garîbe takımı, başarılı bir toplantının ifa edilmesinde en olmazsa olmaz sayılan temel yapı taşlarından birisi olarak telâkki edilir.
Cücüğü çalınmış bir soğanın ekmek arasına sıkıştırılmış hüzünlü yalnızlığı neyi ifade ediyorsa, yağdanlıksız bir toplantı da hemen hemen aynı acınası, tatsız, tuzsuz bir durumu ifade eder.
Allah’tan, ülkemizin medar-ı iftiharı kıymetli böyüklerimiz, bu mevzûnun mânâ ve ehemmiyeti üzerinde takdire şayan bir hassasiyetle durmaktadırlar.
Yağdanlık taifesi diye adlandırılan bu mahlûkat-ı garîbe takımının, toplantı salonlarının en ehemmiyete haiz noktalarında konuşlandırılmaları da bu engin tecrübelerin ve öngörülerin çok mânâlı bir tezahürü değil midir?
Bu vaziyet, ulusumuzun olduğu kadar bizim de en vatanşinas hislerimizi kabartarak, medar-ı iftiharımız böyüklerimize olan bağlılığımızı berkitip muhkemleştirmektedir. (!)
(!)
Toplantılarda aranan uyum, söz hakkı verilen kişilerle de doğru orantılıdır. Söz, genellikle yağdanlıklara düşer. Havayı yumuşatarak, tüm şişkin midelerin gazını şippadak alırlar ve toplantıyı bir anda dikensiz gül bahçesine dönderirler.
Arada bir bozguncu takımından bölücü anarşistlerin de ukalaca yakınmaları “vatan, millet…” nidalarıyla un ufak edilerek toplantının uyum ve selameti hasbice sağlanmış olunur.
aldı ozan:
III.
hey yavrum hey!
analar neler doğururmuş da
bilmezdim
yani kolay değil
öyle el, etek öpüp, yaltaklanmak
makam, madamın ağzında
koltuk tatlı
alt tarafı önemsiz ya
üst tarafı yağdanlık
haa! yağdanlık deyip de geçmeyin
sosyal bir gereksinimdir
ruh sağlığı için
siz de sağlıklı olmak için
kaliteli yağdanlıklar seçin
IV.
sazlarla sazendeler
hepsi çalar bir telden
okuyup üflüyorlar
halk bitiyor kime ne
açlık, susuzluk, yalan
hepsi de güvendeler(!)
baktım geride kalan
gerdan kırıp bükülüp
bir uğursuz makama
atılan parendeler
kendime soruyorum
bu gariban ulusun
alınyazgısı bu mu
bu densizlik, eziyet
bu görülmemiş riya
içi boş koltuklarda
birbirini övmeler
yüze şirin görünüp
arkasından sövmeler
midemde bulantılar
sanırsın ölüyorum
kötü bir rüya görüp
hayıra yoruyorum
V.
“sen, der biri
Cenâb-ı Rabbül Âleminin
bir lûtfusun başımızda…
aşımızda senin bereketin…”
sebebin de batsın ulan deyyus
bereketin de…
eğileceksen doğru önünde eğil
böyle iki yüzlü deyyusun değil…
bu da bizim naçiz düşüncemiz
ya neyse…
biz yine dönelim
toplantı yapılan
horozsuz kümese
IV.
midemde sızım sızım
inleyen nağmelerle
acı sular yutkunup
kahırlar soluyorum
yarım asırda yoldum
ben bu yoksul saçları
üç tel kalmış geriye
onu da yoluyorum
biliyorum sonunda
yağlarla yağdanlıklar
toplarla hep parsayı
ellerinde bin kara
kıç kara, baştAnkara
içimizde bin yara
halk sessiz dura dura
içimizde bin yara
azdırırlar yarayı
VII.
canım sıkılıyor
toplantı uzuyor habire
yan masada şekerleme yapıyor
yaşı geçkin bir afet-i devran
“devletimiz çok yaşa
ya hırsız aşa
ya kuzgun leşe…”
“biz ki orta asya’dan kalkıp
viyana önlerinde yataan!..”
aslında yatandan kalkandan bana ne…
ıkınıp sıkınmaktan bi hal olduk
vatan da millet de bahane
anlatsam derdimi vallahi roman
can bu can
dayanır mı böyle ateşe
toplantı uzuyor habire
saat geldi beşe
tuta tuta bir hal olduk
çişimiz geldi yahu
çişimiz geldi
i ş i y o r u z g ü n e ş e…