HINIS’TAN SAMSUN’A BİR GÖNÜL KÖPRÜSÜ/ YUSUF KURT-(zekeriya çavuşoğlu)
“Kar yağar bardan bardan/ Yollar kapandı kardan/ Ne gelen var ne giden/ Habar gelmedi yardan.”türküsü buzdan bir günün üstünde sıcacık bir çayın buğusu gibi tütsülenir. Odadaki tezek sobasının nazlanarak yaydığı sıcaklık yağan karın ve esen tipinin candan bezdiren sıkıntılarını azar azar silip götürür.. Tandır lavaşı, bir parça lor ve çaydan oluşan kahvaltı ile güne başlar Hınıslı.
Soğuktur, kuraktır, yeşillikten yana yoksuldur; ama vatandır işte.Geniş tarlalarında yılda bir kezcik de olsa buğday hasadı yapılır. Buğday varsa ekmek vardır. Katıksız da olsa ekmeği bulmak en büyük şanstır.
Dedeler Sürmenelidir. Kıtlık zamanlarıdır. Ekmek karneyle, açlık gırıla…Aç mideler, zaman, mekân ya da yokluk bilmez. Katıksız da olsa kuru ekmeği bulmak büyük şanstır. Doyurmak gerek dünyaya bir şekilde gelen tüm boğazları.
Baba ticaretçidir. Köy, kasaba demez dolaşır, mal satar. Yokluk dönemlerinde ekmeğin Hınıs’ta olduğu düşüncesi uyarır onu. Neyi var, neyi yok toplar ve ailesiyle birlikte Hınıs’a göçer. Hınıs, aş olur, ekmek olur onlara. Ardından Tortumlu annesiyle evlenir babası. Yıl 1945, Yusuf Kurt gelir dünyaya. Erkek çocuktur ya, önemi çoktur aile için.
O, her şeyden önce “anam” der. Acılı bir ağıt gibi büyütür anasını yüreğinde. Kendi boy atıp büyüdükçe bu Anadolu kadını da büyüyüp kök salar içinin derinliklerinde.
“Anama Mektup” şiirinde yaşamını anlatırken, hep son noktayı onunla kor, şiirin özünü, özetini onunla tamamlar.
“ babam erkek çocuğu olsun diye almış seni
Mehmet Enişte’m anlatırdı,
dedemin bocuna karşılık imişsin
belki de bu yüzden esnaf babam Sürmeneli
bilmedi kıymetini…”
Baba cevval, ana ezik. Dünya o zaman evin erkeği etrafında dönmekte. Erkek dediğin, yoklukta ekmek ve katıktır vesselam…Sözünün üstüne söz yoktur. Gözünün üstünde kaşın var diyecek bir yürek de yoktur. Yusuf Kurt’un deyimiyle: “ belki sever, diye çalıştın durmadan/ uf anam uf…” sabrında ve inceliğinde bir kadındır. Çalışır çabalar yere komaz çoluğunu, çocuğunu…
Onun kokusu tandır ekmeği tadındadır.
“ sonra haftada iki gün tandır ekmeği pişirirdin
tandırın sıcağı yüzüne vurur
acı dumanı başını ağrıtırdı
iki gün kendine gelmezdin
köylerde kumalarını arkadan itip
tandırda yakanları duyardık
korkardım, kanım donardı
uyanırdım sıçrayarak”
Evin erkek çocuğuydu ya, babası bir başka bakardı ona. Bütün bu sevgi yoğunluğuna rağmen annesinin yürek yangınlarıyla dağlanırdı o çocuk yüreciği.
Bir yanda yaşam savaşımının destansı kahramanı olan baba, diğer yanda yalnızlık gözyaşlarının pınarı anne…Yaşam böyle biçimlenir ruhunun derinliklerinde.
Sonra boy atar bedeni, okul çağları gelip çatar. Baba, çocuklar eğitimsiz kalmasın, okusun diye yine toplar pılıyı pırtıyı yola çıkar. İstikamet bu kez Samsun’dur.
Hınıs gibi ufacık bir çevreden devasa bir kente gelmenin uyum sorunuyla boğuşurlar bir zaman. Zaman her şeye devadır derler, atlatılır tüm sıkıntılar. Sınıflar tek tek başarıyla geçilir. Bir göz açıp kapayıncaya kadar her şey biçimlenir, yerli yerine oturur. Artık Yusuf Kurt, ülkülerle dolu, aydınlık yürekli bir öğretmendir. Ömrü boyunca gururla taşıyacağı bir mesleğin ilk kozalarını örer nakış nakış…
O artık, yüzünde hep ciddi ve sert bir ifade, ama yüreğinde sevgiler taşıran bir yürektir öğrencilerinin nazarında. Dilinden bal damlar, sözcükler yeni sesler , yeni anlamlar kazanır dillendirdiği her şiirde. Öğrencileri ve dostları arasında konuşmasındaki yumuşak tavrı, şiir okumadaki ustalığıyla anılır olur. Türk Dili ve Edebiyatı öğretmeni olarak katıldığı bu sıcacık ortam şiir yazmaya yönlendirir onu. Yazdıklarını ancak emekli olduktan sonra bastırabilir. Kitapsız Yazılar, adıyla yayınladığı kitabı kocaman bir ömrün acısıyla, tatlısıyla ortaya dökülüşü, bir tür iç boşaltma sohbeti gibi kaleme alınmıştır. Kitap onun kısa bir özeti gibidir. Tüm dostlarını isimleriyle anar kendinden çok onlardan söz eder. Bir anılar, iç çekişler, dostlarla söyleşme, bu güne dek söylenmek istenip de söylenemeyenlerin dile getirildiği düzyazı ve şiirleri yumağıdır bu kitap.
O şimdi Samsun şiir akşamlarının vazgeçilmez bilge adamı ve yumuşacık sesiyle şiirlere yeniden can veren bal dilli öğretmenidir.