BENİM ÖĞRETMENLERİM
O yıllar resmi şapkayla ilk tanıştığım yıllardı. Günümüz öğrencilerine göre çok farklı çok garip bir öğrencilikti bizimkisi. Polis şapkalarına benzeyen ama rengi bize özel bir şapka takardık başımıza. Yolda izde çıkartamazdık. Rastladığımız her öğretmene de asker ciddiyetiyle selam verme zorunluluğu vardı. Her sabah okul bahçesinde toplanır, şapka, kravat kontrolünden sonra sıralar halinde sınıflara girerdik. Vay geldi kıravatı ya da şapkası eksik olana…
Vakfıkebir Lisesi’nde okuyordum. Babam polisti. Tek maaştı. Çok bolluk görmedik ama darlık da bilmedik. Ama okulumuza civar köylerden ,ilçelerden ya da beldelerden gelen yüzlerce öğrenci arkadaşımız vardı. Çoğu yokluk yoksulluk içinde sürdürürlerdi okul yaşamlarını. Sağlıksız bodrum katlarında oturur, çoğu kez yarı aç ,yarı tok bir durumda derslerini aksatmamaya uğraşırlardı.
Sınıfımızda, ağırbaşlı. gururlu, sessiz bir arkadaşımız vardı. Uzak köylerin birinden gelmişti okulumuza. Tek umudu okulu bitirmek, karnını doyuracak bir işe adım atabilmekti. O da yokluk, yoksulluk içindeydi; ama çektiklerini dışa vurmaz, acılarını, açlıklarını, umutsuzluklarını suskun bir çehrenin arkasından yalnızlıklarla dolu yüreğinde gizlerdi.
O gün yine her zamanki gibi okul bahçesinde toplandık. Bir iki duyurudan, konuşmadan sonra sınıflara gireceğimizi sanırken arka sıralarda bir gürültüdür toptu. Meğer öğretmenlerimizden birinin denetim yapacağı tutmuş, kabak da o sessiz, sakin, efendi arkadaşımızın başında patlamış. Vay efendim sen misin, şapkasını getirmeyen ? Öğretmen ok gibi fırlayarak o meşhur Osmanlı tokatlarıyla arkadaşımızı hırpalamaya başlamış. Dedim ya bizimki gururlu çocuk, öyle dayak yiyecek birisi değil. Esas duruş vaziyetini bozup üstelik öğretmenin de elini engellemiş, ardından da fırlayıp kaçmış.
Suç sabit, suç büyük… Ceza verilmezse, öğrenciye haddi bildirilmezse okulun hali nice olur? O günler öğretmenler, idareciler sinema, kahvehane ve ev baskınları bile yapmaktalar. önüne kondu…
Umut okumaktaydı. Yarın okumaktaydı. Aç midelerin doyması, güzel günlerin gelmesi, umulan mutlulukların elde edilmesi hep okumaktaydı. Okul olmayınca umutlar da yok,gelecek de yok, hiçbir şey yok… Oradan ötesi yokluk, oradan ötesi hiçlik…
O sessiz, o gururlu arkadaşımız İki gözü iki çeşme okula geldi. Akşama dek öğretmenlere yalvardı. Ayaklarına düştü, gözyaşları döktü, halini anlatmaya çalıştı ama kimseden olumlu bir söz çıkmadı. Karar verilmiş, bilet kesilmişti bir kere…
Ertesi sabah okul müthiş bir haberle çalkalandı. Okul müdürümüz sekiz kurşunla ağır yaralı olarak hastaneye kaldırılmıştı. Müdürümüz uzun bir yaşam savaşında galip çıkarak bir başka şehirde çalışmaya başladı. Bu sevindirici haberdi. Arkadaşımızı ise, sınıfça hapishanede ziyarete gittik. İlk kez bir hapishaneyi ve tutukluları o gün görmüştüm. Bir de arkadaşımızın o çocuk gözlerindeki acı dolu, umutsuzluk dolu, özlem dolu pişmanlığı…
En sevdiğim arkadaşımla aynı kıza aşık olmuştuk. Kız da bizim mahallede oturuyordu. O günler kızlara yaklaşmak, onlarla konuşmak ya da sevgili olmak ne haddimize… Uzaktan bakışır, gözlerle söyleyebileceğimiz kadar aşkımızı sevdiklerimize ifade etmeye çalışırdık. Arada bir arkadaşlarımla ,kızın evinin önlerinde dolaşarak kendimce ona yakın olmaya çalışırdım. Bir bakış, bir gülüş, tamam. Göklere uçardım mutluluktan. Meğer arkadaşım da beni atlatarak aynı şeyleri yaparmış. O da gülücüklerden ve hırsızlama bakışlardan nasibini alınca ,bana anlatıp hava atmaktan kendini alamadı. Müthiş bir hayal kırıklığına uğramıştım. Halbuki yalnızca benimle ilgilenmesi için neler vermezdim.
Okuduğum süre içinde, o güne dek okul idare odasının kapısından başka yer için hiçbir bilgim yoktu. İdare kapısı da gizemli bir dünyanın mühürlü, yasak, girilmez bir düğüm noktasıydı benim için. Soğuktu, ürkünçtü ve korkutucuydu…
Cok guzel yazmissiniz hocam sanki benim cocuklugumu anlatmissiniz su anda 50 yas sinirindaki birisine.insallah bir gun butun ulkemin okullarinda sizler gibi sevecen insani duygulari daha agir basan ogretmenler oluir. benimde iki kizim ogrtmen adayi onlaraonce iyi insan olmalarini ve yetistirecekleri yavrulara son derece sevkatle yaklasmalarini istiyorum ve oyle olacaginida umuyorum cunku ben onlari oyle yetistirdim