AŞKIN GÜNAHI ÇOKTU
aşkın günahı çoktu
umarsız bir harami gibi çalmıştı kapımızı
in cin top oynuyordu kuytu sokaklarımızda
biz bizeydik yalnızlığımızla
ıssız, ucu açık düşlerimiz vardı
kendi ateşimizle yakardık
yüreğimizdeki can mumlarını
kendi ateşlerimizle dağlardık
kimseciklere dokunup itilmeden
aşkın günahı çoktu
kaçaktı yangınlı bakışlara bu yürek
kapıları sürgülüydü karşılıksız sevdalara
kendi halindeydi kendi kuytu köşesinde
biraz serde mecnun’luk olsa da
içinde tatlı bir hayal gibiydi leylâ
sığınacak çölü,
konuşacak kurdu kuşu yoktu
eli elimize değmemişti aşkın
ne suya ulaşabilmişti köklerimiz
ne de suyun haberi vardı beklendiğinden
ne sevdiğimizi anlamıştık doyasıya
ne de sevdiğimizin haberi olmuştu sevildiğinden
hep kendimizle sevişmiştik
en deli ve en zapt edilmez duygularımızın
açlıklarla boğuşan çığlıklarında
en ulaşılmaz düşlerdi uykulu gecelerimize tüneyen
en ulaşılmaz tenlerdi ateşler içinde çırpınan
en öpülmedik dudaklardı
zifir geceler boyu yandığımız
yaşama atılan her adımın o bitimsiz sevdası
koca bir özlemdi yüreğimizde sancıyan
bir garip yolcuyduk zamanın ıssız sokaklarında
tüm çoğul kişiler çekilip gitmişti
yakılmıştı tüm gemilerimiz geçmişe dair
her şey sendim
sendin
sendi