A. Baha ÖNEM
1943 yılında Gümüşhane’nin Eskibağlar Mahallesinde doğdu. İlkokulu Gümüşhane’de, liseyi Erzincan’da bitirdi. Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne devam etti ancak tamamlayamadan ayrıldı.
Her biri sanatla iç içe yaşayan dört kardeşten üçüncüsü olan Baha Önem, daha geniş soluklar, daha güçlü hayallerle batıya doğru yol aldı. 1968 de İzmir’ e yerleşti. Aklı İstanbul’da, arzuları ise hep yanında kaldı. Spontane acılar tattı, daha çok kendiliğinden oluşan tatlardan hoşlandı. Şiir gibi. Ona sorarsanız, bu dünyayı o taşıdı; hep o taşıyacak.
Edebiyat alanındaki çalışmaları ortaokul yıllarında başlar. Şiirleri Ilgaz, Varlık, Şiir Sanatı ve Dönüşüm gibi dergilerde yayımlanmıştır. Ozanın 1965 ve 1966 yıllarında birincilik ve mansiyon ödülleri vardır.
Akıcı ve arı dille coşkulu şiirler yazan ozan, gerçekleri imge ve nitelemelerle fazla süsleyip, şiiri soyuta zorlar ama yinede insanı şiirin büyülü atmosferine çekmeyi bilir. Uzak Güz (1997) şairin ilk şiir kitabıdır.
SES VE DUVAR
Seni vuruyorum,
Kabzası gül işlemeli silah elleri.
Sanki sonsuz duvarlar aramızda; sesim yankısız
Yüreğim kardelenli dağların ıssız avcısı.
Yakmalıyım güneşe akan ırmakları
Kalbim, sabırla yıkanmış bir deniz sancısı.
Gündoğumları ilk ışıklarını sana adamıştı
Bunu yalnız ben biliyordum
Yüzün duru ve inanılmaz aydınlıktı. Bana sordun:
Neden benim dünyama geldin? Bilmiyordum.
Belki de hayat sokaklarındaki tek izdin
Bir imbatın körfeze inen; her önüme
Gelene sorduğum ve herkesin bir başkasına sorduğu:
—Adını şarkılardan mı almış
—yoksa şehrin eline tutuşturan
Bir nergis kokusu mu?
Seni vurdum,
Dediler “Ölümsüzlüğün adıdır o, bitmez…”
Düştüm kendime yabancı çığlıklarla yollara
Bekledim gündoğumlarını, geçen mevsimleri
Sarhoştum, günahımı sorguluyordu yokluğun
Sesini duyuyordum, yansır gibiydi tüm duvarlara
İnce kıvrımlı bir ecenin salınıp gezmeleri.
Derler ki sevginin evi bilinmez
O, bütün ovalarda, sonsuz uçurumlarda gezinir
Hem coşturur içimizi, hem yaraya tuz basar
Sadece ay ışığı aşkın ülkesine ışık tutar.
UZAK GÜZ
İşte ben böyle derin
Bir acıyı bileyerek içimde
Bir otel odasının o ıssız boşluğunda
Kucaklıyorum tüm anıları
Anılar ki onları hep ellerimle büyüttüm
Ve bahçeme diktim ak güller gibi
Şimdi o şehrin deniz gören kafeteryalarında
Bir çift yeşil göz büyüyor ansızın
Ve deniz bir serap gibi durur karşıda
Uzanıp ellerini tutamam
Artık her plak şarkımızı söyler
Her fal içimizi okur
Uyuyamam uyuyamam
Günlerce boşluklara bağırıyorum
Ey bitimsiz aşklar sonsuz sevgiler
İşte size hüznün imgeleminden
Eşsiz bir dünya biçtim
Ve anladım ki
Uzak bir güzdür şimdi tüm şiirler
Sen ey kanımı ateşleyen umut
Ne olur gözlerin dağıtsa ıssızlığımı
Binlerce kuyudan çekiyorum
Ve süzüp getiriyorum aşkı
Aşk ki nicedir aldanmanın adıdır
Öyle ki içimizden
Her an sayısız kuş havalanır
BİR AŞKI BIRAKMAK
Bir aşkı unuturken anlatılan
Kuruyan bir nehrin kalan izidir
Taşar yüreğinden öyküsü sözcüklere
İçinde nice fidanlar devrilir
Ve genişleyen yaslar çöker resimlere
Bir aşkı bırakırken bilinen
İvedi bir çırpınışla döner anılar
Acı, bir anıt olur düşler devleşir
Uzar mutluluk adına bütün konular
Ansızın her şey bir tek şey kesilir
Bir aşkı bırakırken yinelenen
Bir başka aşkın ölümsüz yanılgısı
Ve uykusuzluğu yükler üstüne karanlığın
Göğsünde çılgınlığın armonikası
Aşıp gider ormanında dalgınlığın
Bir aşkı terk ederken yaşanan
İçimizdeki güzelliği kurşuna dizeriz
Ve anı dolu bir tüfek omuzlanır
Yaslı sessizliklerce geçip gideriz
Artık her şey bir yangından arta kalan