ANAFARTALAR CEPHESİ
“ÖLENLER VATANLARI İÇİN ÖLDÜLER.
VATAN İÇİN ÖLMEYE AND İÇTİ GELENLER”
“- Ha gayret evlâtlarım, ha gayret !..
İşte elinizde alın yazgımız,
işte vatan I..
Her şeyin bir bedeli var.
Tutsaklık yüz karası,
Damarda durmaz imiş
dökülecek kan I..”
“- SİZE BEN TAARRUZ EMRETMİYORUM. ÖLMEYİ EMREDİYORUM, BİZ ÖLÜNCEYE KADAR GEÇECEK ZAMAN ZARFINDA YERİMİZE BAŞKA KUVVETLER VE KUMANDANLAR KAİM OLABİLİR.”
MUSTAFA KEMAL.
“Aha, şart olsun
Sarı Paşamız bilir.
Aha, şart olsun
“ÖLÜN” dese
Göz kapalı gidilir.
Çelikten bakışları var ki babam
deme gitsin…
Bir dikilince ayağa,
Büyür, büyür de gönlümüzde
Dal verir, budaklanır, başı göre değer.
Yürüyünce düşmanın aklı döner.
Adına gurban Sarı Paşamın
Aha, şart olsun
“ÖLÜN” dese
Göz kapalı gidilir.
……….
Yiğitti Sarı Paşam,
Güçlüydü.
Kaldırıp da omuzunda dünyayı,
Şu kara talihe “hele dur !…” diyordu.
Bin yürek gibi gelip
bir yürekçesine yürüyordu.
Bir nefes gibi akıp gönlümüze giriyordu.
Gözleri çakmak çakmak,
Deniz mavisi,
Şimşekler çakıyordu.
Tüm kaygıları yürekten
yıkıp atıyordu.
Bir dikilince ayağa
Büyürde, büyür gözümüzde…
Dal verir, budaklanır,
başı göğe değer.
Yürüyünce düşmanın aklı döner.
………
O, bir ağaç kabuğu gibi sert ve sağlam.
İşleyen bilek, bilen elcesine maharetli.
O, kuru toprağa düşen yağmur,
O, kara gün göğüne vuran güncesine cesurdu.
O, bu günden geleceğe uzanan düşünce,
Yarma umutla yürüyen yoldu.
O, korkusuz,
O, yanılmaz yürek,
O, hem bugün
hem yarın demek.
O, can gibi damarlarda yürüyordu.
……….
Denizden esen rüzgâr çelik kusmakta.
Kara balçık gibi gökyüzü
duman mı duman…
Conkbayır’ı sırtları ateş içinde.
Arıburnu sahilinde kum gibi düşman
Filikalar habire asker taşıyordu.
Denizde alev saçan o deniz ejderleri,
Conkbayır’ı sırtları yanıyordu
……….
Tepelerde binlerce yürek
Binlerce yürek Mustafa Kemal demek.
Conkbayır’ı sırtları “ölüm” kokuyordu.
Öfkeli bir kırbaç gibi saklayıp yüzlerine,
Binlerce yürek ardından
ÖLÜME YÜRÜYORDU.
Irmaklarcasına akıtıp kanlarını,
Ve canımızı “al !..” diyerek,
O kutsal topraklar üzerine düşüp,
Tutan el,
gören göz,
kükreyen yürek…
Düşmana “Dur !…” diyordu.
Uzanıp da kara gökLer üstüne el el,
KARANLIĞI SİLIYORDU.
“Anadolu Destanı” adlı kitabından.