ÜNİVERSİTEYE HAZIRLIKTA, TÜRKÇE- EDEBİYAT DERSLERİNDEN NASIL BAŞARILI OLABİLİRİZ

Hocam, diyor, benim çocuk okulda çok başarılı ama nedense dershane sınavlarında yeterli puanları alamıyor. Öğrencinin okuldaki başarısı iyi de SBS, YGS ya da LYS’de puanı düşükse bu başarının öğrencinin geleceğini biçimlendiren hayallerine bir katkıda bulunamayacağı ortadadır.

Eğitim ve öğretim ciddiye alınması gereken bir iştir. En değerli varlıklarımız olan çocuklarımızı ehil ellere teslim etmek önemlidir. Kimse anasının karnından öğretmen doğmaz. Önce sevgi işidir bu, sonra da yılların deneyimleriyle harmanlanan bilgiyi öğrenciye en doğru ve en sağlıklı biçimde aktarabilmek.

Öğrenci okulda başarılı ise akıl ve zeka düzeyinde bir aksilik yok demektir. Öğretmenlerin de bol keseden notlar vermeyeceklerine göre buradaki başarısızlığı başka yerlerde aramamız gerekecek.

Aslında sorun da neden de apaçık ortadadır. Çoğu öğrenci sınavlardan önceki yoğun çalışmalarla beynine depoladığı ham bilgiyi kağıda aktarır. Sonra yine kendi hayal dünyasına çekilir.

Bazıları da beyinlerini paketlenmiş bilgilerin devinimsiz deposu olarak kullanırlar. Depoda bilgi çoktur; ama bilgiler arasında hiçbir geçiş, hiçbir etkilenme yoktur. Sorular kalıp halinde geldiğinde sorun yoktur. Ne zaman ki bilgiler arası karşılaştırmalar gündeme gelir işte o zaman sıkıntılar kendini göstermeye başlar. O çok çalışkan öğrencimiz bilgiler arası ilgileri kurarak yeni bilgilere ulaşma yollarını bilmediğinden, birden başarısızlığın o rahatsızlık veren dünyasında buluverir kendini…

Önemli olan kalıplaşmış bilgileri hafızada depolamak değildir. Bütün konuları biliyorum; ama bir türlü başarılı olamıyorum, diyen öğrencimize şu soruyu yöneltmemiz gerekir. “ Peki konular arasında yeni bağlantılar kurup bilgilerini daha işlek bir hale getirebiliyor musun? “ Başarısızlık varsa demek ki hayır…

Öyleyse şimdi başka bir yöntem denememiz gerekmektedir. Öncelikle öğrendiklerinizin kalıplarını kırın. Bırakın özgür kalsınlar. Her konu, diğer bir konuyla iletişime geçsin. Kazancınız olan her yeni bilgi yeni yeni bilgilerin kapılarını açsın.

Sorularınızın ve yanıtlarınızın biçimlerini değiştirin. Eski öğrendiklerinizle, yeni öğrendikleriniz arasında bağlantı kurun,karşılaştırmalar yapın…

Örneğin: İlk sözlük çalışmamızın Divan-ı Lügati’t Türk olduğu bilgisini bir yana koyalım. Bu bilgi ham ve donuk bir bilgidir. Şimdi bu bilgiden yeni bilgiler üretme yoluna gidelim. Acaba bu konuda başkaca önemli hangi çalışmalar yapılmıştır ? Bu noktadan sonra, Şemsettin Sami’nin Kamus-ı Türki’si ile Ahmet Vefik Paşa’nın Lehçe-i Osmani’si bağlantılı bilgi olarak bilgi hazne¬mizdeki yerini alacak. Yapılan bu çalışmaların Türk dili için çok önemli çalış¬malar olduğu gerçeğini göz önünde tutarsak, bu kez başka bir soru
biçiminin de yolunu açmış oluruz…Türk dilinin zenginliğini ve değerini ortaya koymak için hangi sanat adamlarımız çalışmalar yapmıştır ? Yanıt, Kaşgarlı Mahmut, Ali Şir Nevai, Mecimek Ahmet, Şemsettin Sami ve Ahmet Vefik Paşa’dır. Bu yolda daha birçok bağlantılı sorularla ufkumuzu genişletip, bilgilerimizi hareketli ve üretken bir hale kavuşturabiliriz.

Ne yaptık şimdi ? Eski konularla yeni öğrendiklerimiz arasında bağlantılar kurup daha yeni bilgilere tüm hızımızla yelken açtık değil mi? İlk bilgi kalıplaşmış bilgiydi, biz bunu öğretmenlerimizden ya da kitaplarımızdan aldık. Ardından ürettiklerimiz ise tamamen bizim alınterimizin ve emeğimizin eseri…

Sağlam bilginin en önemli yanı, mutlaka daha önceden edinilmiş bir bilgiye sıkı sıkıya bağlı olmasıdır. Bir konuyu iyi kavramak istiyorsanız mutlaka eski bilgilerinize bir başvurun. Örneğin, Sözlü Türk edebiyatına ninelerimizin bizlere anlattığı masallarından ,manilerinden girebiliriz. Sözlü gelenekte yaşamaları, dilden dile geçerken doğal olarak değişmeleri, sahiplerinin bilinmemeleri v.b. gibi özellikleri buradan saptama yoluna giderek netleştirebiliriz. Edinilen bu bilgi Halk edebiyatındaki anonim halk edebiyatına monte edilebilinir. Çünkü özellikler hep aynı maddeleri içermektedir. Divan edebiyatı ise halk edebiyatının tersyüz edildiği bir dönemdir. O zaman biz de ters yüz edip yeni birkaç bilgi de ekleyerek konuyu daha kolayca sindirebiliriz.

Yine aynı konuya devam edersek, Tanzimat edebiyatını da divan edebiyatıyla ilişkilendirmemiz gerekecektir. Fazladan bilgi hamallığına gerek yok. Ne yapacağız şimdi? Tanzimatçıların amacı, divan edebiyatını yıkıp yerine Batılı anlamda bir edebiyat oluşturmaksa, demek ki burada da divan edebiyatını tersyüz etmemiz gerekecektir.

Bu örnekleri tüm konulara yayarak daha da artırabiliriz. Yeter ki konular arasında benzerlik, farklılık yönlerinden ilgiler kurma alışkanlığını kazanalım.

Bu yönde çalışmalarımızı dilbilgisi konularına da aktarabiliriz. Adı, sıfatı, adılı, belirteci,bilen öğrencimiz sınavlarda bu bilgiyi yeterli derecede kullanamadığı için yine başarısız olmaktadır.

Bir de ne işe yaradığı belli olmayan bilgiyi, beyin kabullenmekte zorlanır. Çoğu öğrenci için bu bilgiyi bilgi dağarcığına aktarmak da cehennem azabı gibidir. Diyelim ki, konumuz tamlamalardır. Tamlamalar sözcüklerden sonra dilimizin en önemli yapı taşlarıdır. Bir araya getirilen bu sözcük öbekleri yeni bir anlam ailesi oluşturur. Tamlamalarda ortak bir anlam bütünlüğü vardır. Parçalanamazlar, bölünemezler… Tamlamalar aynı zamanda birçok konuyla da ilintili olduklarından onları kavramadan diğer konuları anlamalarının olanaksızlığı öğrencilere iyice belletilmelidir.

Türkçede en önemli konulardan olan cümlede anlam, anlatım bozuklukları ve sözcükte anlam çözümlemesi hep tamlamalarla ilintili konulardır. Demek ki tamlamaların değerinin ayırdında olmayan öğrenci, hem tamlamalarla ilgili sorulara hem de anlatım bozukluğu, cümlede anlam konularıyla ilgili sorulara yanıt veremeyecektir. Binde bir puanın bile geleceğimizle ilgili ne denli önemli olduğunu düşünürsek, söylediklerimizin de önemi olduğu ortaya çıkacaktır.

Dershanelerle okullar. birbirlerini tamamlayan eğitim kurumlarıdır. Bunun yanında ne dershane bir okuldur ne de okullar dershanenin görevini üstlenebilir. Bizler dershaneci olarak dört yıllık bir ders yükünü birkaç aylık bir süreye sığdırmak zorundayız. Böyle bir zorunluluk bizi okullarda görev yapan değerli öğretmenlerimizden çok daha farklı çalışmalara yönlendirmektedir. Akşamları yatağıma yattığımda falanca konuyu öğrencilerime en kestirme yoldan nasıl aktarabilirim düşüncesiyle sabahlara kadar uykuları unutup türlü düşüncelerle boğuştuğumu bilirim. Şimdilerdeyse uykusuz geçen gecelerin karşılığı olan hedefe kestirmeden, sağ salim ulaşabilmenin sefasını sürüyorum. Deneyim, diyorlar bu sefanın adına…Hani bir ton çiçeğin ezilip, imbiklerden geçirilerek birkaç gram paha biçilmez misk ü amber kokularından elde etmek gibi.

Türkiye’de bir değeri var mıdır bunun ? Olsa da olmasa da önemli değil…

Çiçek de ortada, imbik de, parfüm de…

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu